Yeniçağ yazarı Sedat Kaya, NASA’nın 1990’da gönderdiği müthiş fotoğrafı anlattı. Kaya, dünyanın tam 6.4 milyar kilometre uzaktan çekilmiş fotoğrafı paylaştı.
Kaya yazısında ne derebeyliklerin, kralların, padişahların ve ne diktatörlerin bu dünyadan göçüp gittiğini anlatarak aslında kimlerin daha önce öleceğinin de altını çiziyor.
Yazısında kaya, “14 milyar yılllık devasa bir boşlukta bir toz tanesi kadar olmayan dünyamızda nelerle uğraşıyoruz? Savaşlar, katliamlar, canlı bombalar. Kan, ölüm, gözyaşı. Aşk, kin, nefret. Açlık, yoksulluk, zulüm. Üzüntüler, sevinçler, kırgınlıklar. Kavgalar, kutuplaşmalar, küfürler. Derebeyleri, krallar, padişahlar, diktatörler. Ağalar, paşalar, mollalar. Hepsi bu toz tanesinde.” İfadelerini kullandı.
İŞTE SEDAT KAYA’NIN YAZISI:
NASA’nın 5 Eylül 1977’de uzaya fırlattığı Voyager 1 sondası 13 yıl sonra 14 Şubat 1990’da bir fotoğraf gönderdi.
Müthiş bir fotoğraftı.
Uzayın sonsuzluğunda bir toz tanesi görünüyordu.
Bu toz tanesi dünyamızdı.
Tam 6.4 milyar kilometre uzaktan evimizin fotoğrafıydı.
Sahip olduğumuz tek şey.
Pale Blue Dot dediler adına.
Soluk Mavi Nokta.
NASA’nın en önemli isimlerinden gökbilimci Carl Sagan bu fotoğrafı şöyle anlatmıştı.
“Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her “yüce önder”, her aziz ve günahkâr onun üzerinde, bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde.
Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne.
Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular.
Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok.
Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz, ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer.”
Carl Sağan 28 yıl önce bir Aralık akşamı vefat etti.
Uzay çalışmaları insanlık tarihininin altın sayfalarında yer aldı.
Şimdi tekrar bakın bu fotoğrafa.
14 milyar yılllık devasa bir boşlukta bir toz tanesi kadar olmayan dünyamızda nelerle uğraşıyoruz?
Savaşlar, katliamlar, canlı bombalar.
Kan, ölüm, gözyaşı.
Aşk, kin, nefret.
Açlık, yoksulluk, zulüm.
Üzüntüler, sevinçler, kırgınlıklar.
Kavgalar, kutuplaşmalar, küfürler.
Derebeyleri, krallar, padişahlar, diktatörler.
Ağalar, paşalar, mollalar.
Hepsi bu toz tanesinde.